GELENEKSEL HALK TAKVİMİ VE HAVA TAHMİNİ

Traditional Folk Calendar and Weather Forecast

Dr. Öğr. Üyesi Yusuf BABÜR

                                                                                                      Öğr. Gör. Mehmet Akif AYVAZ

           Halk takvimi, modern insanınkinden farklı ve bağımsız şekilde oluşturulmaktadır. Mesela günümüzde bir şirket yıllık takvimini vergi ödemelerine, bilanço ve defterlerine, çek senet tarihlerine, sipariş yoğunluğuna göre oluşturur; işleyişini ona göre tertip eder. Aynen bunun gibi de halk, yılın ay ve günlerini o dönemdeki uğraşına, iklim şartlarına veya hayvanların döngüsel yaşantısına göre belirlemiştir.

           Yaşantılar yoluyla öğrenilen ve çevresel olayları anlayarak tahminlerde bulunabilmek amacı ile kullanılan bilgiler, çoğunlukla somut olmayan kültürde olduğu gibi sözel aktarımlar ile sürdürülmektedir. Halk kültürünü aktarmada ve böylece toplumsal hafızayı canlı tutmada halk takvimleri önemli rol oynamaktadır (Deniz vd. 2017:208).

           Hangi doğal ve kültürel ortamda olursa olsun hemen her yörenin kendisine özgü halk takvimi vardır. Halk takvimlerinin bünyesinde yer alan temel öğelerden pek çoğu; hayvancılık ve tarım gibi üretim şekillerine göre belirlenir (Güner ve Şimşek, 1998:131; Deniz vd. 2017:210).

           Fizikî ve coğrafi şekiller de takvimin belirlenmesinde en önemli etkenlerdendir. Mesela Anadolu’da halk takvimi ağırlıklı olarak hayvanların doğum ve çiftleşmeleri, tarım ürünlerinin ekilip hasat edilme zamanı dikkate alınarak oluşturulmuştur. Ancak Mısırlılar kendi takvimlerini Nil nehrinin taşması ya da kurumasını dikkate alarak belirlemiştir. Ekvatoral iklim insanları da hâliyle kendi takvimlerini muson yağmurlarını baz alarak oluşturur. Anadolu, hava olaylarını takip edip halk takvimi oluşturulurken diğer medeniyetlere göre çok daha fazla argümanı dikkate almak zorundadır. Kültür ve medeniyet mozaiği olan bu topraklarda aynı anda pek çok iklimsel hadise yaşanabilmektedir. Anadolu’nun tabiatı ve coğrafi özellikleri de kültürü kadar renkli ve çeşitlidir. Rutinin dışında yaşanan iklim hadiselerinin tespiti ve adlandırılması, mevsim hareketlerinin belirlenmesi, ayların adlandırılması gibi faaliyetlerde binlerce yıllık halk tecrübesiyle mümkündür. Ay adları belirlenirken o ay içindeki tarımsal ve hayvansal faaliyetlerin dikkate alındığı görülmektedir. Kış aylarının adlandırılmasında ise soğuğun şiddeti etkili olmuştur. Bu bağlamda aşağıdaki tabloda halk takvimindeki ay adları tablo hâlinde dikkatlere sunulmuştur.

          Çağlar boyu, tarım, hayvancılık ve denizcilik gibi işlerle uğraşan insan; doğa karsısındaki teknik yetersizliğini, zayıflığını ve çaresizliğini giderilebilmek adına gök cisimlerine, hayvanların hareketlerine, bitkilerin durumuna ve diğer insanların davranışlarına bakarak bir kısım küçük çaplı iklimsel kanaatlere ulaşmıştır. Bu kanaat ve değerlendirmelerin genel adı ise halk meteorolojisidir (Artun 2005:186).

 

YILIN MEVSİMLERİ

         Halk takvime göre bir yıl dört değil iki mevsimden oluşur. Bu mevsimler soğuk ve sıcak dönemleri kapsar mahiyettedir.  365 gün süren yılın 180 günü Kasım, 185 günü ise Hızır mevsimine dâhildir.  Yılın sıcak ve yeşil ayları Hızır mevsimine dâhildir. Soğuk ve yağışlı dönemler ise Kasım mevsimini oluşturur.

          Kasım mevsiminin başlangıcına “tem yıkıldı” denir. Tem kelimesi, Arapça; “temmet, temme” kelimesinden bozma olmalıdır[1] ve “bitti, tamamlandı, sona erdi” demektir. Hızır günlerinin bitişini anlatmak için bu ifade kullanılır. Tem yıkılmadan evvel bütün kış hazırlıklarının tamamlanması gerekmektedir. Eylül ayının ikinci haftasından itibaren tem yıkılmasına kadar geçen 7 haftalık süre, “yedi haftalar veya kaptıkaçtı ayı” olarak adlandırılır. Tem yıkılana kadar hayvanların yemleri depolanmalı, yiyecek ve yakacak maddeler içeri alınarak kışa hazır hâle gelinmelidir. Kasıma kuru ve boş arazilerin haricinde bir şey bırakmamak, kaptıkaçtı yapmak gerekir (KK3).

Mevsimin Adı Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi
Kasım 8 Son Güz (21 Kasım) 5 Mayıs (18 Mayıs)
Hızır 6 Mayıs (19 Mayıs) 7 Son Güz (22 Kasım)

 

AY ADLARI

         Halk takvimi dikkate alındığında ay adlarının genellikle soğuklara ve ilgili aydaki iş faaliyetline göre verildiği görülür. Rumi takvim, miladi takvimin on üç gün gerisinden geldiği için ayların başlangıç ve bitiş tarihleri de farklıdır. Aşağıda ay adları mukayeseli olarak verilmiştir.

Miladi Takvimdeki Adı Halk Takvimindeki Adı Miladi Tarihe Göre Başlangıç ve Bitişi
Ocak Zemheri 14 Ocak – 13 Şubat
Şubat Gucik 14 Şubat  – 13 Mart
Mart Mart 14 Mart – 13 Nisan
Mayıs Mayıs 14 Mayıs – 13 Haziran
Haziran Kiraz 14 Haziran – 13 Temmuz
Temmuz Orak 14 Temmuz – 13 Ağustos
Ağustos Harman 14 Ağustos – 13 Eylül
Eylül İlk Güz 14 Eylül – 13 Ekim
Ekim Orta Güz 14 Ekim – 13 Kasım
Kasımx Son Güz 14 Kasım – 13 Aralık
Aralık Karakış 14 Aralık – 13 Ocak


[1]Tem kelimesinin Arapça “tamam” kelimesinin ism-i faili “tâm”dan bozma olduğu da düşünülebilir.
 

SOĞUK DÖNEMLERİ

         Miladi takvime göre kış mevsimi aralık ocak ve şubat aylarını kapsar. Halk takviminde soğuk dönemi kış olarak adlandırılmaz. Kırk günü kapsayan “erbain soğukları” ve hemen ardından gelen elli günlük “hamsin soğukları” vardır. Aslında bu soğuk dönemleri yaklaşık olarak bugünkü kış mevsimini kapsamaktadır.  Aşağıdaki tabloda soğuk dönemlerinin başlangıç ve bitiş zamanları verilmiştir.

Soğuk Günleri ve Adları Rumi Takvime Göre Tarihi Miladi Takvime Göre Tarihi
Erbain (Kırklı) Soğukları 9 Karakış - 18 Zemheri 22 Aralık - 31 Ocak
Hamsin (Ellili) Soğukları 18 Zemheri - 7 Mart 1 Şubat - 21 Mart


CEMRELER

         Yerel söyleyişte “cemile, camile” olarak telaffuz edilen bu kelime, temel olarak “ateş hâlindeki kömür” (Devellioğlu, 2013:149) anlamındadır. Başka bir sözlük tanımını “Öyle bir buhar ve sıcaklıktır ki kışın sonunda üç defa zeminden yükselir; birincisi havada, ikincisi suda, üçüncüsü ise toprakta ısının artmasına sebebiyet verir.” (Öztürk ve Örs, 2009:114) şeklinde sadeleştirmek mümkündür. “Ufak çakıl taşı” (Mehmet Salahi Bey, 1313:III/211) anlamına geldiği de söylenir.

Cemrenin Sırası Rumi Düşüş Tarihi Miladi Düşüş Tarihi Düşüş Yeri
Birinci Cemre 7 Gucik 20 Şubat Havaya
İkinci Cemre 14 Gucik 27 Şubat Suya
Üçüncü Cemre 21 Gucik 6 Mart Toprağa

MEVSİMSEL FIRTINALAR

         Yılın belli günleri, yaz aylarında dahi diğer günlerden daha soğuk ve yağışlı geçer. Bu fırtına günleri her yıl yaklaşık olarak aynı günlere denk gelir. Bazen ise bu soğuk günlerinin rutin tarihten bir iki gün önce ya da sonra yaşandığı olur. Ancak istisnasız her fırtına, zamanı gelince kendisini gösterir. Aşağıda, Erzincan’ın yerli halkından derlenen (KK2, KK3, KK4, KK5) belirli fırtınalar ve bu fırtınaların yaklaşık tarihleri tablo hâlinde verilmiştir.

 

Fırtına Adları Rumi Takvime Göre Tarihi Miladi Takvime Göre Tarihi
Kara Koncolos Fırtınası 2-3 Zemheri 14-15 Ocak
Ayandon Fırtınası 15-16 Zemheri 28-29 Ocak
Kocakarı (Berdelacuz) Fırtınası[2] 27 Gucik - 5 Mart 11-18 Mart
Mart Dokuzu (Gündönümü) Fırtınası 8-9 Mart 21-22 Mart
Kırlangıç Fırtınası 29-30 Mart 8-9 Nisan
Arbulun (Arbilin) Beşi Fırtınası 5 Arbul 18 Nisan
Sitte-i Sevr Fırtınası 7-12 Arbul 20-25 Nisan
Çiçek Fırtınası 21 Arbul 4 Mayıs
Filizkıran Fırtınası 3 Mayıs 16 Mayıs
Ülker Fırtınası[3] 7-12 Mayıs 20-25 Mayıs
Ülker Doğumu Fırtınası 27-29 Mayıs 10-12 Haziran
Gündönümü (Dolu) Fırtınası 8-9 Kiraz 21-22 Haziran
Kızıl Erik Fırtınası 16 Kiraz 29 Haziran
Yaprak Fırtınası 19-21 Kiraz 2-3 Temmuz
Kara Erik Fırtınası 13 Orak 26 Temmuz
Sam Yeli (Sıcak) Fırtınası 9 Harman 21 Ağustos
Mihrican Fırtınası 19-21 Harman 31 Ağustos - 2 Eylül
Kestane Karası Fırtınası 9-12 İlk Güz 23-25 Eylül
Turna Geçimi Fırtınası 17 İlk Güz 30 Eylül
Birinci Koçkatımı Fırtınası 19-22 İlk Güz 2-5 Ekim
Bağbozumu Fırtınası 6-9 Orta Güz 19-22 Ekim
Kuş Geçimi Fırtınası 19-22 Orta Güz 2-5 Kasım
İkinci Koçkatımı Fırtınası 10-12 Son Güz 18-21 Kasım
Ülker Dönümü Fırtınası 16 Son Güz 29 Kasım
Karakış Fırtınaları 25 Son Güz - 8 Karakış 8-21 Aralık
Gündönümü Fırtınası 8-9 Karakış 21-22 Aralık


[2]Berd-i Acûz, kışın sonunda bahara karşı yedi günün ismidir ki Hazret-i Lut kavmine yel kıyameti o yedi günde vurmuştur (Yılmaz 2012:366).
[3]Bu fırtınanın yaşandığı günlerde; güneş doğduktan sonra yükselene kadar eski çobanlar sürüyü güneşe çıkarmazmış (KK5).

 

FARKLI TAKVİMLERE AİT AY ADLARI

         Farklı medeniyetlerin kullandıkları takvimlere ait gün sayıları ve yılbaşı günleri değişiklik göstermektedir. Bunun temel sebebi güneş ve ay hareketlerinin baz alınmasıyla ortaya çıkan hesaplama ve saat farklarıdır. Türk kültüründe aktif şekilde kullanılmış takvimlerin ilk ayı ve devam eden ayları sıralı şekilde aşağıda verilmiştir.[4]

Hicri Takvimin Ay Adları Rumi Takvimin Ay Adları Farisi Ay Adları
Teşrinievvel Muharrem Ferverdin
Teşriniahir Safer Ordibehişt
Kanunıevvel Rebiyülevvel Hordar
Kanuniahir Rebiyülahir Tir
Şubat Cemaziyelevvel Mordad
Adar Cemaziyelahir Şehriver
Nisan Receb Mehr
Azar Şaban Aban
Haziran Ramazan Azar
Temmuz Şevval Dey
Ab Zilkade Behmen
Eylül Zilhicce İsfend


[4]Tablo, (Kaçar ve Bir, 2012:34)’ten alınmıştır.

 

HALK İNANIŞINDA MEVSİMLERE VE HAVA DURUMUNA DAİR TECRÜBİ SÖZLER

(KK1, KK2, KK3, KK4, KK5, KK6)

         Mart ayı, yakıt ve yiyecek stoklarının azaldığı hatta bittiği, hayvan yemlerinin tükendiği aydır. Uzun kış aylarının ardından gelen bahar müjdecisi bu ay, oldukça soğuk geçer. Anlatılanlara göre; bir mart ayında köylü birinin yakacak odunu bitmiş. Kalan birkaç parça odunu almak için evden dışarı çıkacak olmuş ancak hava aşırı soğuk olduğu için evden dahi çıkamamış. Köylü, son çare olarak evin giriş kapısının ardında duran kazma ve küreğin sapını odun olarak sobada yakmış. Aşağıdaki söz ise o hadiseden günümüze miras kalmış.

 

Mart kapıdan baktırır

Kazma kürek yaktırır.

 

          Başka bir anlatımda ise genç bir çoban, mart ayında hayvanlarını otlatmak için dışarı çıkar. O sabah hava güneşlidir ve genç adam havaya aldanıp üzerine kalın bir şey almaz. Çoban hayvanlarıyla meraya doğru ilerlerken yolda dayısına rastlar. Dayısı, genç çobana mart ayının güneş ve sıcağına aldanmaması gerektiğini telkin eder. Üzerine kalın bir şey giymesini tavsiye eder. Ancak genç çoban bunu ciddiye almaz ve yoluna gider. Birkaç saat sonra öyle bir soğuk bastırır ki genç çoban donmaktan son anda kurtulur ve kendini eve zor atar. Olayı göre tecrübeli dayının sözleri, halkın dilinde yer etmiştir.

 

Aldanma martın yazına

Geldin mi dayın sözüne.

 

         Anlatılanlara göre nisan ayının 18’inci günü (Arbul Beşi) fırtınasının olduğu gün; öküzleriyle tarla sürmeye giden bir çiftçi öyle bir soğuğa yakalanır ki öküzleri sabandan çözmeye bile fırsat bulamaz. Bu esnada öküzlerin biri soğuktan oracıkta ölüverir. Çiftçi, diğer öküzü ve kendi canını zorla kurtarır. Bu olaydan sonra aşağıdaki atasözü dillere pelesenk olur.

 

Kork arbulun beşinden

Öküzü ayırır eşinden.

 

         Dolu yağışı esnasında yağışın kesilmesi için evin ilk çocuğuna bu mani okutulursa dolu yağışının kesileceğine inanılır. Evin ikinci veya üçüncü çocuğuna bu maninin okutulması hâlinde ise hava durumunda bir değişiklik olmayacağına inanılır.

Anamın ilkiyim

Boz tilkisiyim

Kesersen kes

Kesmezsen ben seni keserim.

 

         Belli dönemdeki yağışların zirai verimi artıracağı bilinir. Bahar döneminde beklenen bu yağışların gerçekleşmemesi durumunda dua mahiyetinde bir söz tekrarlanır ve yağışın bu şekilde geleceğine inanılır. Bu söz şöyledir:

 

Bi yağa iki ese, iki ese ölçeği kile[5] kese.

 

         Yağmurun şiddetini artırdığı anlarda özellikle çocuklara söyletilen ritimli bir söz vardır ki bu söz ne kadar çok tekrar edilirse yağmurun şiddeti ve bereketinin artacağına inanılır. Şu sözler tekrar edilir.

 

Tarlada çamur

Teknede hamur

Ver Allah’ım ver

Bir sulu yağmur.

 

         Temmuz ve ağustos ayına güneş eşliğinde yağmur yağarsa böyle bir havada kurtların doğurduğuna inanılır. Hem yağmura sevinmek için hem de çıkan gökkuşağı altındaki kurdun doğurmasını kolaylaştırmak inancıyla özellikle çocuklara şu şu söz tekrar ettirilir ve bu sözü tekrar eden çocuk yağmur altında sevinçle koşar:

 

Gurt gunnadı, gurt gunnadı, gurt gunnadı…[6]

 

          Halkın havanın gün içinde nasıl olacağına dair çeşitli tahmin usulleri de söz konusudur. Güneş batarken kendisi ve etrafı kızıl renkte ise hava sakin ve iyi olur. Gökyüzü hafif sarı renkte ise hava yağmurlu ve rutubetli olur. Hava parlak sarı renkli ise o gün genellikle şiddetli rüzgâr olur. Uzak mesafeler çok net görünüyorsa hava yağmurlu ve rüzgârlı olacak demektir. Havada kurşuni bir renk ve gri bulutlar fırtınaya işarettir. Gündüz güneşin etrafı dumanlı ise fırtına çıkacak demektir

          Ayın etrafı kırmızı ve turuncu olursa fırtınaya işarettir. Ayın etrafında haleler oluşmuşsa hava bozuk olacaktır. Ay doğarken kırmızı renkli görünüyorsa sert rüzgârlar eseceğinin göstergesidir. Ay, hilal iken kızıla yakın bir renkte ise şiddetli yağmur yağacak demektir.

          Kemah Boğazı tarafından yağış başlarsa bütün Erzincan Ovası’nı yağış alır. Refahiye Boğazı ya da Sansa Boğazı tarafında beliren yağmur bulutları ovayı genellikle kaplamaz. Bu iki boğazdan gelen yağışlar, ovanın kenarlarında etkili olur.

 


[5]Kile: Bir ölçü birimidir. Arapça’da keyl masdar olarak “ölçmek”, isim olarak “ölçek” anlamına gelir. Aynı kökten türeyen kîle de yine “ölçek” demektir. Ârâmîce’deki karşılığı keylâ olan kelime Farsça’ya kîle, keyle, keyli, Türkçe’ye kile şeklinde girmiştir. Farsça’da kîle kelimesinin sonuna küçültme eki getirilerek elde edilen keyleçe (kîleçe) (küçük kile) Araplar arasında da kullanılır. Farklı şehir ve ülkelere göre değişiklik gösterse de İstanbul kilesi XVI. yüzyılda 20 okka, yani 25,6589 kg. buğday ve un, 23,093 kg. arpa alırdı (Kallek 2002: 568-570).
[6]Gurt gunnadı, “Kurt doğurdu” demektir.

REFERENCES/KAYNAKÇA

 

ARTUN, E., (2005). Türk Halkbilimi, Kitabevi Yayınları, İstanbul.

DEVELLİOĞLU, F. (2013). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın Yayınevi, İstanbul.

GÜNER, İ., ve ŞİMŞEK, O., (1998). Iğdır’da Halk Takvimi ve Halk Meteorolojisi, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı 33, 129-135.

KAÇAR, M. ve BİR, A. (2012). Uluğ Bey’in Astronomi Cetvelleri Zîc-i Uluğ Bey, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.

KALLEK, C., (2002). “Kile”, DİA XXV, Ankara: TDV Yayınları, 568-571.

Mehmet Salahi Bey (1313). Kamus-ı Osmanî Cilt III, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul.

ÖZTÜRK, M. ve ÖRS, D. (2009). Mütercim Asım Efendi Burhan-ı Katı, TDK Yayınları, İstanbul.

ROUX, J. P., Roux, (2005). Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, Kabalcı Yayınları, İstanbul.

SÜMBÜLLÜ, Y. Z., (2008). Halk Meterolojisi Ekseninde Bir Melheme Örneği, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 3/7 Fall, 782-811.

TAŞKIN, D., DİKER, O ve ÇETİNKAYA A., (2017). Somut Olmayan Kültür Öğesi Olarak Yerel İklim Bilgisi Ve Halk Takvimi: Safranbolu’da (Karabük) Bir Saha Araştırması, Doğu Coğrafya Dergisi: Temmuz, Yıl:22, Sayı: 38, 205-226.

VEREN, E., (2019). Anadolu Halk Takvimi, İstanbul: Doğan Kitap.

YILMAZ, O., (2012). Gülistan Şerhi-Sûdî-i Bosnevî, Çamlıca Yayınları, İstanbul.

 

 

Kaynak Kişiler:

(KK1): Mehmet Eser, “Merhum”, (1929-2014), emekli marangozdan naklen torunu Neslihan.

(KK2): Ergül Eser, 53, Ev hanımı, ilkokul, Erzincan Işıkpınar.

(KK3): Osman Ballı, 64, Kültür Şube Müdürü, Erzincan Merkez.

(KK4): Osman Mazlum, 70, Emekli işçi, Erzincan Yaylabaşı.

(KK5): Mehmet Babür, 66, Emekli, Erzincan - Kemah - Kerer.

(KK6): Yusuf Babür, 37, Akademisyen, Erzincan Merkez.

 

TOP