MÂNİ

Verse

Dr. Öğr. Üyesi Erdoğan ULUDAĞ

 

          Anonim Halk Edebiyatının en yaygın nazım şekillerinden biri olan mâni, genellikle hece vezninin 7 veya 8’lisi ile meydana getirilen dört mısralık bir manzumedir. Dört mısradan oluşan mâniler genellikle 3 + 4 = 7’li veya 4 + 3 = 7’li, çok az olarak da 5 + 2 = 7’li, 2 + 5 = 7’li hece ölçüsüyle söylenir. Sekiz heceli (4 + 4 duraklı) mâniler de yaygındır. Dört mısradan az veya çok mısralarla ve hecelerle söylenen mânilerde vardır.  Mâni’nin kafiye düzeni genel olarak aaxa düzenindedir. Anlam bakımından kendi içinde bir bütünlük taşıyan mânilerin birinci ve ikinci mısraları daha çok dinleyeni asıl konuya hazırlamak ve kafiyeyi oluşturmak için söylenir, bunlar “doldurma mısralar” olarak adlandırılır. Asıl maksat üçüncü ve özellikle dördüncü mısralarda dile getirilir. Üçüncü mısraın kafiye bakımından serbest oluşu mâniciye duygularını daha rahat söyleme imkânı sağlar. En güzel mâniler bütün mısraları arasında anlam ilişkisi bulunan ve böylece dış âlem ile iç duyguları kaynaştırmayı başarabilen mânilerdir.

          Mâniler dört mısralık bağımsız şiirler olup, genel teması sevgi, gurbet, hasret, sevgiliye bağlılık, tabiata ve büyüklere saygı, sitem, ölüm, mertlik ve acı ile ızdırabı dile getirirler. Daha çok kadınlar tarafından söylenirler. Bunlar türküler gibi acıklı olaylara dayanmayıp, şen ve hafif temaları işlerler. Bunun yanı sıra Ramazan manileri gibi şaka mahiyetinde dinleyenleri eğlendirme ve neşelendirme amacına yönelik maniler de bulunmaktadır. Şekillerine göre maniler dörde ayrılırlar:

Düz mâni: 7’şer heceli 4 mısradan meydana gelir, en yaygın ve klasik mani türüdür.

Kafiyeleri çoğu zaman cinassız kelimelerden oluşur.

         Kesik mâni: İlk mısraı 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir kavram olarak cinaslı kelimeye işaret eden söz veya söz grubundan oluşan, kafiyeleri cinaslı mânilerdir.

         Yedekli mâni: Düz mâninin sonuna aynı kafiyede iki mısra daha eklemek suretiyle meydana getirilir. Bu manilere artık mâni de denir.

         Ayaklı mâni: Kesik mânilerde ilk mısraa yapılan ilave bir kelime ile kesiklikten kurtarılıp 7 heceye tamamlanması yoluyla yapılır. İstanbul mânileri bu türün örneklerindendir.

 

         Mani söyleyenlere mânici, mâni yakıcı, mâni düzücü, mani söylemeye de mâni yakmak, mâni düzmek denir. Erzincan da mâni söylemeye, “mektup, karar, yazı-tura, mâni, şiir” anlamlarına gelen ficek denir. Erzincan’ın merkez ilçesinde mâni olarak kullanılan bu kelime bazı kaza ve köylerinde meni olarak bilinmekte, genellikle 7’li hece vezni ile söylenmektedir. Eğin (Kemaliye) ilçesinde ise mâni, şekil olarak farklı olup, 11’li hece vezni ile söylenmektedir. Bu manilere yöre de alagözlü adı verilmektedir.

          Erzincan tarihi boyunca birçok felaketlerle (Sel, savaş, deprem, istila) karşılaşmış, bunun tabii neticesinde geride gözü yaşlı ana-babalar ile yetim ve öksüz çocuklar bırakmıştır. Erzincanlı bu acılar (ayrılık, ölüm, gurbet, sıla, hasret, sevda, elem, ızdırap, aşk)’ını mânilerde dile getirmiştir. Genellikle kadınlar arasında söylenmektedir. Karşılıklı mani söyleme geleneği de bulunmaktadır.

 

Erzincan’da söylenen mânilerden bazıları şunlardır:

 

Çalarım kaval ötmez

Yeri kır davar tutmaz

Komşunu kızı güzel

Param yok gücüm yetmez

 

Armut dalda dal yerde

Bülbül öter her yerde

Felek ayırdı bizi

Her birimiz bir yerde

 

Ay dedin oydun beni

Bu hale koydun beni

Yelkensiz gemi gibi

Ortada koydun beni

 

Ayağının nalını

Eğme kiraz dalını

O dengin değil

Köpek yesin nalını

 

Baba naçar ağlama

Gündür geçer ağlama

Bu kapıyı kapıyan

Bir gün açar ağlama

 

Bacada kuru löylez

Üstümüz cıngır ayaz

Kurban olduğum Mevla

Güzeli güzele yaz.

 

Bahçeye kurdum testi

Her gelen vurdu geçti

Ver Allah’ım muradımı

Benim de vaktim geçti

 

Bir at bindim başı yok

Bir çay geçtim kaşı yok

Burda bir garip ölmüş

Ağlayan kardeşi yok

 

Bir ay doğar cegenden

Cegen boynun egenden

Bir daha yari görsem

Sememeler değenden

 

Bu dağda meral gezer

Zülfünü tarar gezer

Yavrusundan ayrılan

Ah çekip ağlar gezer

 

Bu dağ bu dağı tartar

Gün gelir derdin artar

Bu dağa gelen Hızır

Beni bu dertten kurtar

 

Bu dağın oylumuna

Gün gelir yaylımına

Gel sarılalım gardaş

Geldik yol ayrımına

 

Çorabın ağzına bak

Destele bağına bak

Yer aklına düşende

Erzincan dağına bak

 

Dağdan kestim değenek

Dalları benek benek

Bunca güzel içinde

Hangisini beğenek

 

Elma bıçak istemez

Mendil saçak istemez

Verin benim yârimi

Yorgan döşek istemez

 

Elmayı yarı böldüm

Çamura düştü bildim

Yar kadri bilmezdim

Gurbete düştü bildim

 

Giderim bende bende

Bir arzum kaldı sende

Sarardım ayva gibi

Din iman yok mu sende

 

Karşıdan gel karşıdan

Bizim evin başından

Öyle bir mâni diyem ki

Aklın ala başından

 

Evleri mor sıvalı

İçi bülbül yuvalı

Ne söyledim ne güldüm

Ben anamdan doğalı

 

Gel yanıma eşim ol

Ayım ol, güneşim ol

Bir şeyim ol da benim

İstersen kardeşim ol

 

Mektubu yazdım alasan

Elin cebin salasan

Bu mektubun üstüne

Durmıya da gelesen

 

Maydanoz ot değil mi

Yaprağı dört değil mi

Erzincan’dan ayrılmak

Bizlere dert değil mi

 

Dağların yeli geldi

Yağmurun seli geldi

Ağla gözlerim ağla

Ayrılık günü geldi

 

Bahçenizde gül var mı

Gül altında yol var mı

Odanıza gelecem

Yatağınızda yer var mı

 

Bahçemizde gül de var

Gül altında yol da var

Sefa geldin hoş geldin

Yatağımızda yer de var

 

Elimi attım çatmaya

Çatma yere batmaya

Bir kaşık yağ vermeyen

Kocasıyla yatmaya

 

Ayvana serdim keçe

Güzeller gele keçe

Acep bir gün olur mu

Elin elime geçe.

 

Ayna attım gül tuttum

Ağaç başı bir tuttum

Dediler yârin geldi

Elli gün oruç tuttum

 

Meni meniyi eyler

Meniden gelen beyler

Meni bir şey değil

Bir parça gönül eyler

 

Ahırda tavuk pini

Üstünde demir sini

Annemizi yitirdik

Ararız fini fini

 

Alçacık duvar üstü

Mendilim suya düştü

Eğildim mendil alam

O yar aklıma düştü

 

Ak şalım kara şalım.

Dağları dolaşalım.

Acep o gün olur mu?

O yâre kavuşalım.

 

Ay doğar sini sini

Ben sevdim birisini

Cellat boynumu vursa

Söylemem doğrusunu.

 

Bahçeye gel göreyim.

Eline gül vereyim

Asker oldum gidiyorum

Seni nerde göreyim

 

Bahçeye kuzu girdi

Dişime sızı girdi

Anasını ararken

Yanıma kızı girdi.

 

Bizim dağlar ulu dağlar

Çiçeği sulu dağlar

Gül sende çiçek sende

Bilmem derdin nedir dağlar

 

Beyaz çorap çekmiş dize

Yar geliyor geze geze

Kim yârime gargış vermiş

Kurşun yüreğimi eze.

 

Beste bilmem söyliyem

On beste borç eyliyem

Her bestenin başında

Sevdiğimi söyliyem

 

Aşkın ince bir yolmuş

Üstü diken doluymuş

Geç kaymıştık bu yola

Geçip gidenler olmuş

 

Ay doğar mani gibi

Sallanır sini gibi

Önce göresim geldi

Cennetin gülü gibi

 

Ay doğar ayazlanır

Gün doğar beyazlanır

O yar beni görünce

Hem güler hem nazlanır

 

Cevizin etek dalı

Dibinde yeşil halı

Beni yâre kavuştur

Ya Muhammed, ya Ali.

 

Ceviz dalda dal yerde

Bülbül öter her yerde

Mevlam bizi ayırmış

Hepimiz her yerde

 

Dağ başında tandır

Yandır Allah’ım yandır

Beni güvercin eyle

Yarin yanına kondur.

 

Dereler dolu çiçek

Orak getirin biçek

Ben yârimi tanırım

Orta boylu mor çiçek

 

Derdim artar kesilmez

Kimse gözyaşım silmez

İçimden bir ses diyor

Haktan ümit kesilmez

 

Duvar üstünde kilim

Yârimin ismi Selim

Selim benim olursa

Olurum telli gelin.

 

Dere kumsuz olur mu

Yiğit yarsız olur mu

Yâri güzel olanın

Gece uykusu gelir mi

 

Elinde altın balta

Geliyor tarta tarta

Yiğit benzin sararmış

Yalnız yata yata

 

Cebinde siyah iplik

Var mı sende yiğitlik

Yiğitliğin başı için

Çektirme bana hasretlik

 

Atımın beli ince

Binem gidem pirince

Ya gelim, ya gelmiyim

Otur ağla sessizce

 

Çubuğum yok uzadım

Uzak yollar gözledim

Eşin yok, menendin yok

Seni kime benzedim

 

Kışlanın yazıları

Körpedir kuzuları

Ne gördüm, ne tanıdım

Allah’ın yazıları

 

Ay doğar aşmah ister

Kürt gızı yaşmah ister

Şu benim garip gönlüm

Yâre kavuşmak ister

 

Evin evime bahar

Aramızda hark akar

Çok sıkı bakma bana

Düşman başıma gahar

 

Küp üstünde bastırma

Kız zilifin kestirme

Kestirirsen az kestir

Emmoğlunu küstürme

 

Bu dağın ardı meşe

Gün aşa gölge düşe

Sevdaya göz gatanın

Evine şivan düşe

 

Gidersem gelemem mi

Dağları delemem mi

Sen benden olursun da

Ben senden olamam mı

 

Bakır kalaylı sini

Sildireydim pasını

Beş kardeşin içinde

Seçtim aldım hasını

 

Çıktım eşik arası

Buldum atlas parası

Tez buldum, tez ütürdüm

Nedir bunun çaresi

 

Gitti arpa biçmeğe

Eğildim su içmeğe

Dediler ‘yarin gelmiş’

Kanat açtım uçmağa

 

Pencerede bakıyor

Mısaf almış okuyor

Gızlar haberiz olsun

Alayımız kalkıyor

 

Çıkrık benim tel benim

Neme lazım el benim

Erzincan’ın içinde

Zeytin gözlü yar benim.

 

Çıktım eşik üstüne

Baktım yârin kasti ne

Şam kılıcı bağlamış

Al kaputun üstüne

 

Gökte yıldız ellidir

Ellisi de bellidir

Ben yârimi tanırım

Çüt beninden bellidir

 

Pencerede gülüm yar

Elin uzat gelim yar

Nasıl bensiz duruysan

Daş yürekli zalim yar

 

Şikayet güldendir

Güle sor bülbüldendir

Ne güldür, ne bülbül

Derdimiz gönüldendir

 

Tavada su ılıttım

Gölgede gül kuruttum

Dediler yârin geliy

Evi barkı unuttum

 

Var getir, var getir

Varamazsan yalvar getir

Ellenmemiş bahçeden

Taze bitmiş gül getir

 

Yaylalar yaylalar

Çimen bağladınız mı?

Ben askere giderken

Kızlar ağladınız mı?

 

Karşı karşı kanımız

Karıştı harmanımız

Sen ordan çık, ben burdan

Çatlasın düşmanlarımız

 

Mektup yazdım karadan

Dağlar kalksın aradan

Mektup ile baş olmaz

Kavuştursun yaradan

 

Penceresi mavi boya

Ben vuruldum sizin soya

Sizin soyda bir güzel var

Saramadım doya doya

 

Şeftalinin kurusu

Geçti güzel sürüsü

Hepsi de var amma

Yaktı beni birisi

 

Ağustos var Ekim var

Hasta olsam hekim var

Benim gönlümde sensin

Senin gönlünde kim var

 

Gelin olan suya gider

El oğluna çalım eder

Kurban olam küçük gelin

Düşmanların söz eder

 

Bunca diyar gezdim

Kız senin için

Niçin bana küstün

El sözü için

 

Sarı kavunu dildim

Bıçağı güle sildim

Ne güzel günler imiş

Yar söyledi ben güldüm

 

Köyün yolları çok

Öküzlerin teri yok

Çok söyleme kaymakam

Gelinlerin yâri yok

 

Makinamın demiri

Fişnedendir fişneden

Seferberlik değil mi?

Gelinleri kişneden

 

Meniyi tekerledim

Üstünü şekerledim

Ben yârimin yolunu

Gül ile dikenledim

 

İbrişim ermiyorlar

Sevmişim vermiyolar

İnsanlar hain olmuş

Layık görmüyorlar

 

Çil ördek kaza benzer

Erzincan yaza benzer

Senin o dudakların

Taze kiraza benzer

 

Siving üstünde sivingim

Eridi benim iliğim

Gözlerim yolda kaldı

Kavuş aslan yiğidim

 

Mâni dedim yüz atmış

Güle karanfil katmış

Beyaz ehram içinde

Ne güzel görünürsün

 

Karşıdan görünürsün

Ehrama bürünürsün

İnsanoğlu topraktan

Seni nurdan yaratmış

 

Oy dedin oydun beni

Bu hale koydun beni

Yelkensiz gemi gibi

Ortada koydun beni

 

Üzüm goydum sepete

Yar oturur tepede

Öyle bir yar sevmişim

Şan olsun memlekete.

 

Gün akşama dönecek

Işıklar sönecek

Edepli olamazsan

Neyin var öğünecek

 

İğnem düştü takarım

Çok hastayım yatarım

Deseler yârin geldi

Ölü olsam kalkarım.

 

Kapısı kanatlıya

Ben gitmem kıratlıya

Allah yazarsa yazsın

Boynu gıravatlıya

 

Uludur Keşiş Dağı

Ak olur tereyağı

Tadına doyum olmaz

Ciminin üzüm bağı

 

Gitsem yolum ayrılır

Boynum geri kıvrılır

Kınamayın komşular

Candır, candan ayrılır

 

Giderim yolum budur

Hayatda zulüm budur

Yarımdan ayrı düşdüm

Ecelsiz ölüm budur

 

Gökde uçan teyyare

Uğra bizim diyara

Benden selam yollayın

Hem anam, hem babama

 

Erzincan selvi direk

Suyu nerden indirek

Öyle bir ahbap yok ki

Yâra selam gönderek

 

Ayrıldım güler miyim

Ayrılık diler miyim

Yarim senden ayrıldım

Sıtk  ile güler miyim

 

Bu dağda meral gerek

Zülfünü tarar gerek

Nere koymuş gidersin

Yavruların küçücek

 

Ayrılmışam eşimden

Gerdanı gümüşümden

Meseli dağlar gibi

Duman kalkmaz başımdan

 

Bu dağlar olmasaydı

Çiçeği solmasaydı

Ölüm Allah’ın emri

Ayrılık olmasaydı

 

Bir at bindim başı yok

Bir çay içtim tası yok

Burda bir garip ölmüş

Ağlıyan kardeşi yok

 

Bugün Mayıs’ın onu

Ben bilmem onu bunu

Ya gel öldür beni

Ayrılığın yok sonu

 

Bir incecik kamışam

Selviye dayanmışam

Gelen geçen değmesin

Sılamdan ayrılmışam.

 

Bülbül ol da kon dala

Arı ol düş bala

Seni benden ayıran

Dilerim Hak’dan bula.

 

Çekmecemin kilidi

Kir bürüdü yüzümü

Ya gel ya mektup gönder

Ciğerlerim çürüdü

 

Çıkarım dağlara ben

Bakarım yollara ben

Bir güne katlanmazken

Katlandım yıllara ben.

 

Dağda gül biter oldu.

Hasretlik yeter oldu.

Benim biricik yavrum

Burnumda tüter oldu.

 

Dağlar sen ne dağlarsın

Kardan kemer bağlarsın

Mor sen sümbül sende

Sen ne diye ağlarsın.

 

Elde elek elerim

Yüreciğim ezerim

Itirdim ben yavrumu

Onun için melerim

 

İstanbul evrülesen

Kül ola savrulasan

Netdin benim yârimi

Himinden devrülesen

 

İstanbul kahveleri

Yeşildir perdeleri

Yol verin babam gelsin

Gavurun veletleri.

 

Elindeki altın mıdır gül müdür?

Bıyıkların sırma mıdır tel midir?

Erzincan İlinden bir atlı geçti

Bilmem beğim midir yoksa el midir?

 

Gelme dağlar gelme benim aynıma

Aktı didem yaşı doldu koynuma

Ayrılık ne idi ben de bilmezdim

Ateşden yay oldu geçti boynuma.

 

 


REFERENCES/KAYNAKÇA

 

BAYRAKTAR, M. (1994). Kültürel Yönleri ile Anam Babam Erzincan, Aydoğdu Ofset,  Ankara.

DİLÇİN, C. (1999). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yay. Ankara.

ELÇİN, Ş. (1986). Halk Edebiyatına Giriş,  Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara

GÜZEL, A. ve TORUN, A. (2003). Türk Halk Edebiyatı El Kitabı,  Akçağ Yay. Ankara

KARA, R. (1993) Erzincan Manileri, Eryaksan Yay., Erzincan

KOMİSYON (2004). Erzincan, Üzümlü (Cimin), Doğu Yay. Erzincan.

KURNAZ, C. (2006). Eski Türk Edebiyatı, Bizim Büro Yay. Ankara.

MACİT, M. ve SOLDAN, U. (2017). Edebiyat Bilgi ve Teorileri El Kitabı, Grafiker Yay. Ankara. 

SARIÇİÇEK, F. (2008). Her Yönüyle Karakaya (Keleriç), Karakaya Belediyesi Yay., Erzincan

UÇAR, M. (1998). Erzincan Örf ve Adetlerimizden Bir Demet, Erzincan Belediyesi Yay.

TOP